24 Aralık 2014 Çarşamba

KORE YARIMADASI VE ULUSLARARASI AKTÖRLER ÇATIŞMA HARİTALAMASI
                                                                                                  Vedat KARACA

ÖZET

İki Kore’nin çatışması tarihten günümüze baktığımızda açıkça görülmektedir ki aslında Çin ile karşısındaki güçler arasında bir mücadele sahasına dönüşmüş ve özellikle son 10 yıllık dönemde jeopolitik konum olarak Kore eskiden olduğu gibi tekrar dünyanın gündemine oturmuştur. Bizlerde çalışmamızda çatışmanın taraflarını, konularını, çatışma tarihlerini ve koşullarını, bağlamını, dinamiğini, sonucu ve müdahale yöntemlerini günümüz koşullarında değerlendirerek inceleyeceğiz.
Uluslararası arenada bir bölgede ekonomik güç etkin hale geldiği takdirde siyasi gücün de o bölgeye kaydığı gözlemlenmektedir. Böylece Asya-Pasifik’te hem coğrafyanın uygunluğu hem de bu coğrafyayı etkin olarak kullanabilip ekonomik bir güç haline gelmeyi başaran haliyle siyasi güç de kazanan Çin, Rusya, Japonya, Güney Kore ve Hindistan gibi ülkeler küresel jeopolitiğin de ağırlık merkezi haline gelmeye başlamışlardır. Özelliklede Çin’in ekonomik yükselişi büyüdükçe bölgedeki hâkimiyeti de giderek artmaktadır. Bu durum ise ABD’nin bölgesel ve küresel çıkarları için tehdit arz etmektedir.

ABD’nin hegemonyasını sürdürebilmesi için özellikle Çin’i kontrol altında tutması gerekmekte ve bu yüzden de ABD jeo-stratejik olarak Asya-Pasifik bölgesine yönelmiş durumdadır. Soğuk savaş sürecinde mücadele etmiş olduğu Ruslar da artık bölgede hâkimiyet kurma çabalarına girişmiştir. Küresel liderliğini korumak isteyen ABD aynı zamanda nükleer çalışmalar yürüten Kuzey Kore’yi de kendileri için bir tehdit olarak görmektedir. Bu nedenlerden ötürü Japonya, Güney Kore, Hindistan, Tayvan gibi ülkeler ile askeri ve ekonomik müttefiklikler kurma girişimlerine başlamıştır.
Bu dengeler çerçevesinde Asya-Pasifik bölgesinin sinir uclarının Kore Yarımadası’nda toplandığı gözlemlenebilmektedir. Yarımadanın Çin, Japonya, ABD,

Rusya, Güney Kore gibi ülkelerin geleceklerini şekillendirebilecek bir konumda olmasından dolayı artık yenidünyanın önemli sorun merkezlerinden biri olmuştur. Haliyle burada olabilecek çatışmaların bağımsız iç dinamiklerle gerçekleşmesi pek mümkün olamayacağı gibi paradoksal olarak da yarımada kendi kaderini kendisi belirleyebilecek bir konumdadır.
Böylece 21. Yüzyılın en kritik bölgesinde gelişmelerin ayrıntılarını irdeleyerek çatışma haritalamasını yapıp, rekabetçi sosyal süreçlerde bölgede ki aktörlerin çıkarlarını ve yarımadanın geleceği hakkında öngörüleri tespit etmeye çalışacağız.

Anahtar Kelimeler: Kore, ABD, Çin, Rusya, ABD Hegemonyası, Asya-Pasifik, Kuzey Kore, Güney Kore.

GİRİŞ

Uzun bir geçmişi olan Kore Yarımadası, 1905 yıllarında Japonya himayesine girmiş ve Japonlar yarımadayı koloni haline getirmişlerdir. Ancak II. Dünya Savaşı’nın sonunda Japonya’nın yenilmesi ve soğuk savaşın başlamasıyla Kore’de Rus ve Amerikan orduları baş göstermeye başlamıştır. Politik ideolojilerin çatışması sonucunda ise ortaya Güney Kore ve Kuzey Kore gibi iki ayrı Kore devleti ortaya çıkmıştır. 1950 yılında ise iki ayrı Kore devleti birbiriyle savaşmaya başlamıştır. Sovyet Rusya tüm yarımadaya komünizmi getirmek için saldırıya geçmiş olsa da Birleşmiş Milletler Güney Kore’yi kurtarmak için bir karşı saldırı harekatı başlatmıştır. Çin bu duruma başta sessiz kalsa da sonradan Birleşmiş Milletlerin tüm yarımadayı birleştirme amacı güttüğünü fark edince savaşa dahil olmuştur. Haliyle savaşın ilerleyen sürecine ve arka penceresine baktığımızda ise karşımıza aslında bir Çin-ABD savaşı karşımıza çıkmaktadır. Kazananı belli olmayan ve kâğıt üzerinde imzalanan bir ateşkes ile savaş bitmiş gibi gözükmüş olsa da 1996 yılında Kuzey Kore’nin ateşkese artık uymayacağını açıklaması ile teknik açıdan savaş hiç bitmemiş ve günümüze kadar gelmiştir. Özellikle de Kuzey Kore’nin Güney Kore liderlerine ve halkına yaptıkları bombalı ve silahlı saldırılar yarımadanın gerginliğini tırmandırmıştır.

Mim Kemal Öke’nin soğuk savaş sürecinde ki aktörlerin Kore Yarımadası’na sahip olarak Asya Kıtası’na egemenlik kurmayı hedeflediğini ve yarımadanın Japonya, Rusya, Çin açısından önem arz eden konumu ile asıl amacın sadece yarımada olmadığını söylemesini günümüz koşullarına yansıtırsak aktörlerin artması ile yarımada sadece bölgenin değil dünyanın da kritik merkezlerinden biri olmuştur.

Kore Savaşı’nın ardından Kuzey Kore ile Sovyet Rusya’nın ortak kurmuş olduğu Yongbyon nükleer araştırmalar merkezi günümüzde Kuzey Kore’nin bugünkü nükleer gücünün temelini oluşturmuştur. Kuzey Kore’nin bu gücü günümüzde ABD’yi tehdit edebilecek noktaya kadar gelmiştir. Haliyle artık yarımada sorunu bir nükleer tehdit ve endişeler etrafında şekillenmektedir. Bu durumu tehdit olarak algılayan ABD ise Güney Kore’ye nükleer silahlar sokması gibi karşılıklı yapılan hamleler ile bölgede soğuk savaş sürecini tekrar dünya gündemine düşürmüştür. Özellikle de artık Kuzey Kore 2009 yılında nükleer silah üreterek hem bölgede hem de dünyada pimi çekilmiş bir el bombası haline gelmiştir.

ÇİN’İN JEOPOLİTİĞİ VE KORE YARIMADASI

Satrancın istatistik verilerine göre satranç tahtasının merkezinde ki 4 kareye sahip olan oyunda hep galip duruma geçmiştir. Haliyle tüm mücadeleler genelde bu alanda başlar. Çünkü bu alan satranç tahtasının tepe noktasıdır. Tepeye hâkim olan sadece o bölgeye değil, komşu pek çok karede üstünlük elde eder. İşte bu merkez 4 kare günümüz dünyasında Asya-Pasifik bölgesi olduğu artık kabul edilmeye başlanmıştır.

Haliyle Asya-Pasifik ekonomik ve siyasi açıdan gelişirken bir yandan da gerginliğin ana merkezlerinden biri olmuş durumdadır. Asya-Pasifik bölgesinin en önemli gerginlik noktası da Kore Yarımadası, Çin açısından hayati önem arz eden bu bölgede Güney Kore ile ABD sıkı ilişkiler içerisine girmiş durumdadır. Çin ise her zaman olduğu gibi Kuzey Kore’nin ağabeyi görüntüsünü vermektedir.

Burada Çin’in Kuzey Kore’yi korumasının ciddi jeopolitik nedenleri vardır. Geçmişten günümüze incelediğimizde Kore Yarımadası Çin’in kuzeydoğu bölgesinin doğal savunma bölgesi olmuştur. Haliyle kendisine karşı büyük güçlerin oluşturduğu tehditleri kırmak için Çin; her fırsatta ya Kore Adası’nı işgal etmiş ya da kontrol altına almıştır.

Günümüzde de Çin için önemli tehditlerden birisi ABD’dir. Asya-Pasifik bölgesinde iki şah (Çin-ABD) birbirleriyle karşılaşmadan sahada piyonları öne sürmektedirler. İki Kore’nin ardında bölgede satranç oyununu kazanma mücadelesi ancak iki gücün müzakere edip anlaşmaları durumunda sona ermesi mümkün görünmektedir. Aksi halde büyük çatışmalar kapıda beklemektedir.

KUZEY KORE’NİN POLİTİKALARI

Kuzey Kore’nin soğuk savaş döneminden itibaren varlığını idame ettirmeye çalışması sonucunda yapmış olduğu her hamle ile dünya gündemine oturmayı hep başarmıştır. Bölgenin analizini çok iyi yapan ve denge politikasını başarıyla gerçekleştiren bir Kuzey Kore görüyoruz. Her zaman için Rusya ve Çin’in tavırlarını önemseyerek hareket eden Kuzey Kore aynı zamanda bu iki ülkenin isteklerini de dengeleyerek kendi bağımsız politikalarını da oluşturmaya çalışmaktadır. Bu çerçevede ise ülkesinde nükleer programı başlatıp başarılı sonuçlandırabilmiştir. Artık Kuzey Kore nükleer bir ülke olarak tanınmak istiyor. Bunun çözümünü de ABD ile direkt iletişim hali içerisinde girmeye çalışarak arıyor. Bunun içinde Kuzey Kore, zaman zaman çok cesur ve bölgeyi kaosa sokabilecek hamleler yapabilmektedir.

Kuzey Kore’nin aslında tanınma gibi bir ihtiyaç çerçevesinde öncelikle ABD’nin kendisini tanımasını, diplomatik ilişki kurmasını ve iki ülke arasında saldırmazlık antlaşması imzalanmasını istemektedir. Bunun karşısında da ABD’nin ise Kuzey Kore’nin koşulsuzca önce tüm nükleer tesislerini denetlemelere açmasını ve nükleer silah programını geri dönülmeyecek şekilde kullanılamaz duruma getirmesini talep etmektedir. Yani ABD’nin de ciddi bir güvenlik endişesi vardır.

ABD VE KORE YARIMADASI

ABD’nin hegemonyası sürdürebilmesi için özellikle Çin’i kontrol altında tutması gerekiyor. Bu nedenle ABD jeo-stratejik olarak Asya-Pasifik bölgesine yönelmiş durumdadır. Soğuk savaş sürecinde mücadele etmiş olduğu Ruslar da artık bölgede hâkimiyet kurma çabalarına girişmiştir. Haliyle Kore Yarımadası ABD, Çin, Rusya ve Japonya gibi ülkelerin çıkarlarının kesiştiği yer halini almıştır. Bu durum bir çatışma olasılığını doğursa da bu ülkelerin hiçbiri bu bölgede savaş veya gerginlik istememektedirler ve statükonun korunmasını istemektedirler. Ancak Kuzey Kore’nin savaş ilanı 2013 yılının ilk çeyreğinde bölgenin gerilmesine sebep olmuştur. ABD ise gerginliği azaltmak için önce Güney Kore ile yapmayı planladığı füze denemesini iptal etmiş ardından da Güney Kore Genelkurmay Başkanı ABD ziyaretini ertelemiştir.

ABD bölgeye hükmetmek istiyor olsa da olası bir savaşın maliyetini de iyi hesap etmiş durumdadır. Bu nedenle bölgede silah yerine yumuşak güç kullanmayı öngörmektedir. 1998 yıllarına baktığımızda Kuzey Kore – ABD ilişkileri çok iyi seviyede ilerlediği görülmektedir. Bu yıllarda Kuzey Kore’ye çok ciddi manada ekonomik yardım paketleri uygulanmıştır. 1999 yılında ise ABD ile Kuzey Kore arasında Berlin Antlaşması imzalanmış ve taraflar yaptırımlar, nükleer program ve ekonomik yardımlar konusunda anlaşmışlardır.

Ancak 2001 yılına gelindiğinde Başkan Bush, Kuzey Kore’yi bir tehdit unsuru olarak görmesi ve meşhur Ocak 2002 yılında halka sesleniş konuşmasında Kuzey Kore’yi “şer ekseni” içerisinde sayması ABD ile Kuzey Kore arasını açmış hatta birleşme hayalleri kuran Güney Kore’nin de canını sıkmıştır. ABD’nin bu tutumu 2008 yılında Kuzey Kore’nin “Altılı Görüşmeler” i terk etmesine sebep olacaktır.

Bush döneminin gerginliği artırmasının ardından ABD küresel güç konumunun sarsılmasını istemeyerek daha fazla sertleşmeyi politika olarak edinmiştir. Günümüzde ABD’nin Asya-Pasifik bölgesi ve Kuzey Kore yaklaşımı Ocak 2012 tarihinde Başkan Obama’nın imzasıyla yayınlanan “ Amerikan Küresel Liderliğinin Sürdürülmesi: Savunma İçin 21. Yüzyılın Getirdiği Öncelikler” adlı belgede açıkça görülebilmektedir. ABD belgeye göre Asya-Pasifik bölgesine yönelik stratejik çalışmalar yapmanın doğru olacağı kanaatine varmıştır. Çünkü Asya-Pasifik bölgesine baktığımızda özellikle Çin gibi bölgesel güçler artık ABD’nin çıkarlarına ve üstünlüğüne zarar vermektedir. Sadece dünyada değil uzayda da ABD’yi tehdit edecek kadar güçlü bir konuma gelmişlerdir. Kore Yarımadasında ise ABD, Kuzey Kore’den gelecek kışkırtmalara karşı tedbirli ve caydırıcı bir rol üstlenmeyi. gaye edinmiştir.

Görmüş olduğumuz gibi ABD’nin bölgeye özel bir önem verdiği açıkça ortadır. Kuzey Kore ve Çin’in ABD’nin iktisadi ve güvenlik çıkarlarını tehdit ediyor olduğu ise açıkça gözlemlenmektedir. Belgenin detaylarında Çin’in stratejik niyetinin açık olmadığını dilek getirmiş olan ABD bu konuda önlem almayı gerek gördüğünü izah etmektedir. Birçok uzmana göre, ABD’nin Asya’ya geri dönüş stratejisinin Asya-Pasifik’te kaçınılmaz bir Çin-ABD çatışmasını getireceği aşikardır.

TARAFLARIN BEKLENTİLERİ

Çin ile ABD arasında ki mücadelenin bölgeye ve özellikle de Çin’in doğal savunma bölgesi olan Kore Yarımadası üzerinde büyük etkileri vardır. Bölgede ki son durumu özetle her ülke açısından değerlendirmeye aldığımız takdirde;

ABD,

- Her ne kadar bölgede savaş istemezse de önlemlerini alarak Kuzey Kore’nin tehditlerine pabuç bırakmak istememektedir.

- Çin’e karşı bölgede dengeleyici unsur olması açısından Asya-Pasifik’te ki askeri varlığını arttırma planları yapmakta ve bölgede olan gerginlikleri de sebep göstererek askeri gücünü bölgede artırmaya çalışmaktadır.

- Çin’in bölgede ekonomik yükselişini kendi bölgesel ve ulusal çıkarlarına tehdit olarak görmektedir.

- Nükleer çalışmalar yapan bir Kuzey Kore’yi kesinlikle istememekte ve bölgede tehlike olarak görmektedir.

- İki Kore devletinin birleşmesinin bölgede ki statükoyu bozabilme riski olduğundan birleşme istememektir. Ancak iki devlet arasında barışın gelmesini arzulamaktadır.

- Hindistan, Japonya, Tayvan, Güney Kore, Vietnam gibi ülkeler ile ciddi bir müttefiklik kurma planları üzerine çalışmaktadır.

- Kuzey Kore’yi Çin üzerinden baskı altına almayı denemektedir.

Çin,

- Bölgede olası bir savaştan en çok etkilenecek ülkenin kendisi olabileceğini düşündüğünden bölgede asla bir savaş istememekte ve özellikle de olası bir savaş halinde Kuzey Kore’den gelebilecek bir göç dalgasından endişe duymaktadır.

- ABD karşısında askeri güçten ziyade ekonomik gücünü ortaya koyarak doğrudan bir kriz yaşamak istememektedir.

- Bölgede ABD’nin askeri gücünü arttırıyor olmasından son derece rahatsızlık duymaktadır.

- Özellikle Rusya ile birlikte Kuzey Kore’yi kendilerine bir tampon bölge olarak görmektedirler ve bu ülkeye yapılacak olası her askeri müdahaleye son derece karşıdırlar.

- Güney Kore ve ABD ile olan ticaretinin zarar görmesini istememektedir.

- İki Kore’nin birleşmesinden endişe duymakta ve Vietnam’ın birleşmesi sonucu kendi kalesinin düşmüş olduğu örnekte ki gibi birleşmenin ABD’nin himayesine girmesinden uzun vadede çekindiğinden statükocu yaklaşmaktadır.

Kuzey Kore,

- Yiyecek ve yakıt ihtiyacı gibi hayati damarları Çin tarafından beslenmekte olduğundan neredeyse
Çin’e tam bağımlı bir ülke konumunda ve bu yüzden denge politikası yürütmeye çalışmaktadır.

- Bölgenin hassasiyetinden istifade ederek nükleer silah ve balistik füze çalışmalarını güçlendirmeye çalışmaktadır.

- Nükleer gücünün BM tarafından meşru olarak tanınmasını istemektedir.

- Altılı Görüşmelerin tekrardan başlamasını istemektedir.

- ABD tarafından tanınmak istemektedir.

- ABD ile arasında saldırmazlık antlaşması yapılmasını istemektedir.

- İki Kore’nin birleşmesinin kendi himayesi altında olmadıkça kesinlikle sıcak bakmamaktadır.

Rusya, Japonya ve Hindistan’ın da bölgede ki etki ve tutumlarını ele aldığımız da ise daha karmaşık bir hal almaktadır Kore Yarımadası. Bu nedenle tüm devletler itidalli olmaları gerektiklerini çok iyi bilmektedirler. Ancak olası çatışmalarında özellikle uzun vadede kaçınılmaz olduklarını görmekte ve önlemlerini şimdiden almaktadırlar.

ÇATIŞMA HARİTALAMASI VE SONUÇ

Yukarıda anlatılanlar çerçevesinde baktığımızda Kore çatışmasını negatif toplamlı oyun ile özdeşleştirebiliriz. Özellikle de Kuzey Kore’nin ben yok olursam herkes yok olur yaklaşımı bu durumu göstermektedir. Buradan yola çıkarak çatışmanın taraflarını irdelemek gerekirse;

- Birincil Taraflar; Kuzey Kore ve Güney Kore
- İkincil Taraflar; Çin ve ABD
- Üçüncül Taraflar; Rusya, Japonya, Hindistan, Tayvan, BM’dir

Anlatmış olduğumuz gibi yarımadada İkinci Dünya Savaşı’nda sonrasında politik ideolojilerden kaynaklanan bölünmenin günümüze donmuş bir çatışmaya doğru ilerlese de her an sıcak bir çatışmanın da merkezi olabilir. Değer çatışması olarak karşımıza çıkan bu çatışmanın arka sebeplerinde bir takım çıkar çatışmaları olduğunu görmekte hiç zor değildir. Dönem dönem işbirliği, anlaşma yollarına gidilmişse de taraf ülkelerce hiçbir sonuç alınamamış ve uyuşmazlık devam edegelmiştir. Özellikle de Kuzey Kore ile ABD ilişkileri daha da gerginleşmiş ve zaman zaman Kuzey Kore özellikle de siber saldırılarla ABD’ni tahrik etmeye devam etmektedir.
Maslow’un temel insan ihtiyaçları teorisinden yola çıkıp uluslararası düzeyde ki bu çatışmayı değerlendirecek olursak Kuzey Kore’nin tanınma, varlığını sürdürebilme ve genişleme çabası, ABD ve Çin’in ise güvenlik endişesi sebebiyle bu çatışmanın devam ettiği gözlemlenmektedir.
Bölgede negatif barış sürecinin hakimdir diyebiliriz. Pozitif barış için girişimlerin başarısızlığı ve Kuzey Kore’nin kapalı bir ülke olmasıyla birlikte tehditkar tutum ve davranışları pozitifi barışı olumsuz etkilemektedir.

Çatışma stili olarak Kuzey Kore’nin kazan-kaybet mantığıyla hareket ettiğini görmekteyiz. ABD ve Çin ise daha temkinli olmayı tercih etmektedir. Çatışmanın araçları ise gözlemlendiği kadar ile sibernetik, askeri, diplomatik ve realisttir.

KAYNAKÇA

Erkin, Ekrem, “Kore Yarımadası’nda Yaşanan Gerginlik”, Stratejik Düşünce Enstitüsü, İstanbul 2010.

Kibaroğlu, Mustafa, “Kuzey Kore’nin Nükleer Silah Programı: Sebepler ve Sonuçlar”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 1 (Bahar 2004).

Obama, Barrack, “Amerikan Küresel Liderliğinin Sürdürülmesi: Savunma İçin 21. Yüzyılın Getirdiği Öncelikler”, ( Çev. Konur Alp Koçak ), Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı (TASAV) - Dış Politika Araştırmaları Merkezi, Çeviri No. 1, İstanbul Şubat 2013.

Öke, Mim Kemal, “Unutulan Savaşın Kronolojisi; Kore, 1950-1953”, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1990.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder